28 Nisan 2010 Çarşamba

Travesti solosu

sabah, kör televizyon ve sokak sokak
katliam ve altyazı tüketiyor
travesti sarkacını unutmuş yeni tüten silah
kirli sakalında nem tutmaz
taze kan,
bu bir duman karışmış tütünün içine barut kokusu
belirgin bakışlar içine tünemiş sabahın güz ordusu
ve adli menkıbesini korumakta cinayet
rapor tutuyor bilirkişi
esaret bakışı atıyor mavi gömlekliler
bir fiyonk ve fiyaka soysuzu
sabah haberlerinde bir polis bordrosu
ordu başa geçecektir itham korkusu
melodik bir günün ardından
iki el silah sesi
Tak tak!
cinsiyet tütyor silahın dumanı
iki kez acı acı uludu köpek
bastırdı cinayetin kokusunu

yirmiüçten

 Yolun başı,anamın aşı tesir etmez mikropsuz vücutlara
 Bağışık sorma ardışık cümlelerde,karmaşanı sikiyim
 Gecemi aydınlatan volt üstünde yazmıyo ama benden yine teşekkür
 Eskiden gözümüz kapalı yazıp,burnumuz tıkalı konuşmaya yarışırdık kuzenimle
 Benden çok içti diye meyve suyuna isyan ederdim,inat ederdim.Sonra barışırdık ellerimle
 Büyük diye bi sanata yamadılar
 Para kaygısına domaldık şimdilerde
 Anladım elin alanı değil fedakarı mühimmiş
 Çiz desen de parmak ağrım va
 Resim işi kudurana güzel
 Kaşınmak,kahve gibi tükürükle plan yaratmak
 Ver kalemi,çiz matemi diyen çelişkini seviyim
 Sevgi dolu lahana turşusu gibi gıcır gıcır
 Daha mürekkep kurumadı,nevresimin bakireliği baki değilmiş
 N'idiyim

27 Nisan 2010 Salı

ağır konuşan tencere

Dışkınız daha yeğdir kış olandan, ne vakit özne arasam tencereye kaynayan yemeği parmaklarım ki, genellikle pirinç tanesi ısısını yitirmemiş! yapışır parmak uçlarıma. Özne olmuş kapak ki ne yapayım yani. Asılolup kendini özleştirmişbünyelere yağan yağmurlar gibiayırdetmem ben bir kelimeyiortadanböldüğümedebölemem zaten herhangiibareyi.
Sevizledik dedik, ömür çürüdü ıslak lambalarda. Miskin sokak değildir kedidir miskin olan. Kediye dolanan entelektüel fularını götüne sok be, ağır konuşmak da neymiş.

darbukanın tellerine

İçim içime sığmıyo bu gün,bi filin hortumundan yemiş yemişten ziyade muzun kararmış taraflarını olmuş diye yutturanlara kanar gibiyim.Karlar düşer ağlarım da anamdan rol çalarım.
Böyle sağından solundan atlamaya gelmez işte kelime.İçini düzmek gerekir,YER kelimesini yok etme.
Şeklini sevdiklerim hazıra konmasın,hepsine anlam biçilmiş de nedir bu yitirdiğimin anlamı?Kaleme kalem dedirten şey karpuz dedirtemez mi?Ben bunu yazarken de ağzıma düşürüyorum armutu.Bilinmişi tekrarlayıp,satır çürütüyorum.Satırla girip kırpmak lazım yukardakileri.Uçuştuğu,düştüğü yerde kılmak lazım.Bütün bu lazımı gereği de son kez kullanıp yakmak.
Ama enkazından sırıtarak üst çırpmadan seni kovalayacak bi andazım bilmiyosun.Kalemtıraşa burun kıstırmak,elindeki anahtarı aramak gibi salak kokuları içine alan da bi davlumbazım.Işık filan da veriyorum da sen ona aldanma,pirinci iyi ayıkladıysan rötuşuna başlarım.Bi dönem fotoğrafçıda arkaplan dayıyodum işte az önce kişiselimde yazdım.Küçücük lacivert,bazen bordo çek-uzat,sar-değiştir perdelerinden güzel bi köşkün merdivenlerine bakabiliyosunya içine sıçıyım diyosun böyle işin.Yok öyle de demedim aslında bi mezuniyette yaradı işime kep kesmeyi de kırpmayı da kaptım yavaştan.Bıçak kullanmıyorum vitamini kaçar.Elle yırtınca da estetik aşındırıyomuş.Bok yiyin lan bana ne halla hallaaa!

kısa hikayeler kumkuması

Her gün boğum boğum ilikler geziniyor parmaklara, parmaklar yetiymiş gibi sizdirler. Yani anlayacağın parmaklarım kalın, çok rasyonel çok anlamlı ama geçti be rasyonelin ince tel bağı. Tanrı var yukarıda allah bir iki diye koyun sayıyormuş, gelgelelim intiharı düşünmeye vakti de yokmuş. Öyle bir vakitsizlik benimkisi. Devlet ve yüce anarşi, sistem düzen, beni de vardır düzen ki düzülmenin yoktur kötü bir tarafı, en kötüsü köle olduğunu kabul etmesi insanın ki o da ben de var. Ayaklarımda prangalar, yalan yalvar yakar söğüşledim babamdan parayı, yolum metrobüste söğütlü-çeşme dediler. İnan söğütlerin altındaki çeşmeler hep bir dram uyandırıyor e o da ben de hiç yoktur. Bir neden bulup ötenazi yapmak gerekli, devlet buna bir çözüm getirmeli derken çıktı karşıma sabahattin ali. Artık bıraktım intihar etmeyi.
------
moloz dediğin bu toprak, her ayrıntı ince bir nakış gibi.
nakışı dikizleyen terzi, dönüp bakmaz bir daha ne diktiğine ki zaten sikinde değildir toplu iğnenin elini delmesi. Sonra terziden üç top kumaş al ki üç bilardo topu, zaten bilardo masası faali alandır insan için
İçin niye kayılır diye sor kendine, değil midir birbirine vurdurular her top raptiye,
gibi çakılmış toprağa bir
afişin afişin hemen altında tüyü bitmemiş kertenkele
Rejenere oldum babacığım dediyse de , vardır hep gak sesli gür ve seksi karga
Martı sesini koca delgeçler gibi kumkumas etti, ve terzi yine diktiği kumaşı seç-emedi.

25 Nisan 2010 Pazar

somalili bekçiler ve isimsiz dizge

baba sirkülasyona uğramış eve gelmeye almış sefer tasını, görenin memur dediği bir bakanın bir daha ilgilenmediği bu adamdır o. Tepeden tırnağa, tırnak olmuş anne köknaz. Kekremsi tadların yemeğini yaparsa, aldırma gönül bocalar. Bacalar var bir de tütüyor, tiz derinden el basıyorsun yanıyor, tükürüyorsun yalıyor. anlam anlam, seks, kavga, şiddet, apolitik, görüş, saygı,duyu siktir et kim yasaklayabilir kelimelerimi bacak meme kim diyebilir ki ayır ortadan ikiye ? şiddetsözyarrakgöğüskasık ve ölümüne yanmışım bu sikik toprağın ayrılıksı ve ayrılıkçı bünyelere ameliyat bu şey anlam!sız. ıs yok sızısı var döşekbabanneannanekannamaziğretiçiğnemeağıztakma ve diş. Hadi boşver al eline bir kağıt kelimeleri birleştir ne vakit olsa dada seninle! kim demiş kelimelerin sonu gelmelidir diye.

kes köse

atın beni denizlere, salaş pantolanlar bize kalsın. Kesilmez ki kösenin saçları, aslı olmayan adli bir fransız demişti bana, "kesköse ve bonjour" Aslında gençler amaçsız her yazının sulak ortamlarda yeşerdiğini unutmayın, uydurmanın uykusundan yeni uyanıp annesine yalan söyleyen her tümceye selam.