23 Mayıs 2010 Pazar

babalar ve saatler

Kör sabahlarda, babanın altına yatmakta zorunlu olan erkek oğlanın baba ile arasında bir sır vardır. Sigaranız bittiyse yatağınıza gitmeniz için sebep aramanıza gerek yoktur. Eğer altına yattığınız babanız sigara içiyorsa güneşi gölgelerinden takip edip televizyonun evin 4 te 3 ünü kapladığı o odaya yelteniniz. sehpanın tam da üzerine, babanın size bırakacağı, -kendi silueti yetmiyormuş gibi- bir saat vardır. Ya altın kaplama yadigar ya da gümüş kaplamalı pazardır. Onun hemen yanında işlemeli bir anahtarlığa sahip anahtarlar içinde 4 tane sigara bulunan bir paket. Böylece gündüzünüz biraz daha kısalacaktır. Ha sır mı ? Hatadır.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

bu adamı başıma siz mi saldınız ?

Yerin! göğü ben yaratmadım, söylenme. Koca kıçlarınızda biten kıllardan sorumlu ben miyim ? Sizi buraya bağladım, çürümüş bedenlerinize koca ısırık. sızısı olmayanı yanınıza almayınız, bilmem neden belki bu bloğu takip ettiğinizden hepiniz aptalsınız. Pardon bu adamları başıma siz mi saldınız ? Hani şu ekranın köşesinde izleyici olanlar, gönüle hatıra tamahkar köpekler, hani şu yazdığımız yazıları takip edenler. Size söz, dünyanın en boktan yazılarını size sunacağım.
Hastalık gibi bu şey, yayılır uysallık. çağrı size bir uyarı olmasın, evet siz aptallar. bizi takip eden gerizekalılar. itgi olanı yüceltin. kitaplarınıza soktuğunuzu sandığınız o burunlarınız ne ece ayhan'ın ne de antonin artaud'un bokundan çıkmazlar. Benden diyeyim ! bu adamı başıma siz mi saldınız. Afedersiniz hepiniz malsınız! Evet siz takipçiler. pardon ? bu adamları başıma siz mi saldınız, neyse aptallık yücelen erdemdir. Aptalların yüceliği! Yaşasın siz salaklar ordusu. Tüm salaklar takip edin!

18 Mayıs 2010 Salı

çocuk

babasının bacakarasında ağaç, çocuk anasının apışarasında meyve topluyor. özbenliği yitik, ürkek ve titrek iskelet. çocuk kendiliğin dışında bir örümcek. ağlarını babası örer, annesi diker ve çocuk büyüdükçe eksik, aksak, dilsiz kalmak en iyisi diyorduk. konuşmamak, konuşmamak da nereye kadar be arkadaş! çocuk aidiyet zincirinin içinde basiretsiz halka, kırbacı babasının elinde, kaşağısı annesinin, hipodromun içinde en dış kulvardan koşan çocuk, toplum, toplum! şimdi izliyor yarışı çocuk koştukça, terleyecek, terledi, ayağındaki nal çıktı düştü, kalktı, kaybetti yarışı. babasının elinde silah, babasının elinde kırbaç, annesinin elinde kaşağı, tımarın ardından kırbaç ve öteki ve öteki ölürken, çocuk ellerinde kan, ayakları kırık, özlük yitik ve kendiliği satılmış üsküdar meyhanelerinde etli sote rakı sofrasında unutulmuş gençlik. ergenlik sikinin ucuna konan kelebek, annesinin amından düşler kurar çocuk. bir arkadaş  "babasının altına yatmayan her fert hatadır" dediydi. ve çocuk babasının altında bir kısrak, cinsiyeti önemsiz, oluru oluşu baba ve annedir yok edişin en büyük temsilcisi. ama çocuk dur lan dinle, yıkım güzeldir. yok ol! -ki yap-ıl-an

hişş

 Kundaklı bebeler gibi bacak arası sinek geçirmez dar yollardan hücumla geçtim şu zamana dek.Ufak husumeti büyüttüm çentikten tutup.Hışırtımdan korktum mafazanallah.Kalabalıktan ürktüm hep,kertenkeleyi ezmiştim küçüktüm.Onu da titrettim,ben de sezdim.Affedin.

 Hep kendimden mi bahsetcem?Yoo.Yüzleşmek istemediğim cücüklere topraktan pay verdim.Baş oldular.Başı alsınlar.

 Ekin yok mu?

11 Mayıs 2010 Salı

madonna'nın kürksel serüveni

Çıkar o kürkü madonna,
çıkar at o kürkü üzerinden
çünkü, bugün o kürk sana ağır.
Saçlarının dibi elimde kor ateş,
tepede dikili güneş
ve çakılla karışık kumsal kokuyor bu , bu
nemenem kimlik.
İhaneti metanetle iade ve edim
su koyuvermek düzeninin deliğinden
Deliğini düzene.
Camına tükürdüğüm o gül tutan çirkef ellerin
Kır hatlardaki her örtülü beyaz teline
oluşumu bağladım sefilim.
Şimdi çıkar o kürkü madonna,
çünkü o kürk sana ağır.
Çünkü o kürk bana ağır.
Çünkü o kürk bize ağır.
Nasır tutan erkeksi elin,
benim kadın vücudumu gezerken
Bilgiyi soysuzca aramak kaosu düzerken
Dirhem çekirdek soyuldu dudak
karpuz çekirdeği tükür soysuz, bu uyak.
Ve
Kim- lik ki biz kim dik ki ?
Hangi öznesini kaybetmiş durağan sesi
bir oh desem bu neyin hikayesi
bu hani makattan düşen bokun cuk ve nefes
giyenin ses vermediği o gömlek
duyanın bakmadığı o bujiteri
ya da cenk çocukların caka sesi.
şimdi, yak o kürkü madonna
sana madonna dedim oysa
sarışın olmadığını bilirim
toprak gibidir suratın senin,
doğurgan değildir tenin
ter çıkmaz bu gözenek bu eblek bakış bu şevk
ve bu şevhet
düşkünlerin ebedi megoloman ruhu
içimize oturmuş aitliği kaybetmin füturu.

3. sayfa kağıda sarılı

manifestomuz marifetsizliktir
ebedi güçlere, erkeklere söz!
"sikeyim sizleri"
parmak kavra sigarayı ve tükür bu yoksulluk senin
ciğer fahiş bir hesap ölüm
yaşam gibi bengi bir soluk
Denize düz taban evim,
hastalığa nazır.
rakam deynekçidir, deyneyi pek esaretli
gümüş bir bıçağı saplamak kadar öte bu sevilesi şey
mutsuzluk ve manifestomuzdur marifetsizlik
3. sayfaya sarılı bir kanyak
benim ocağımdır ispirto.
Direği sağlam evin baba,
babanın altına yatmayan fert hatadır.
Kusur koltuk altında, koltuk altını güneş koklar
güneşin ışığında prangalar göz kısar.
Ben afişte bir moron,
ağızda salya genizde balgam
bokun üzerine konan sinek değerlidir,
keşke sağ olsaydı babam.

baobap ağacından üç fidan

yazar, avaz bağır ayaz bu hava
yaza bağır anır bir katırdır ters bu dünya
el elin üstünde meyveş oyunlar biz
siz katil, mürekkep, şair, esir köledir.
sokak sahibi soysuz siz
biz aidiyetten yitkin gözleriz.
ayak parmaklarıma sıkıştırdım
baopap ağıcından üç fidan bu dünya,
kel, kuru, lanetli biz
siz, lümpen, işçi, soysuz, sefil ve proleteryadır.
bak çocuk sar dünyayı ve sus,
biz pilava hiç gidemedik soya fasülyesi,
siz sardunya konserve
eh bizden değildir temennisi.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

camel softun göreceli serüveni

Kahvaltı öncesi sigara külünü arkasından dürtmek kaidesi ile yediğim yemeğin içine döktüm. Sonra bir bakış attı odamdan içeri güneşin ta kendisi, eline aldığı fırçayı yüzüme sürmekten bıkmadan odamın en naif taraflarını geze geze gündüzümü geceye boyadı. Boyalı tencereleri severim ama annem pilav yapmakta diretir benim. Parkeler söküm söküm sökülüyor yerden çivisi çıkmış düzenin, her çivisi çıkmışa bozuk diyenin ağzına vurdum. Metal bir meltem bu bendeki karışım iskorpit dedi bir arkadaş,adak gibiydi melül gözleri ;budala hikayeleri anlatmaktan geri kalmazdı. Ne de hoştur özgürlük serüveni, anarşimzin bugünü ve sevdalı bir tutsaktır. arzu çağı, barbarlık bu
vahşeti kavramak. Varlıktır ve zaman, hiçlik aslında bir kül tepesi gibi tabağımda Ne yediğimi unutursam yeğdir kıştan

Kült

söz dizgede dizili ama ben cambaz değilim

şemsiye yerine iki sesli harfi yanyana getiren bir poşetim

elime aldım rodingot ceketimi

üzerimde bir röpdöşembır

Selam olsun fransız kültüne

hepsi boktan ondandır

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Barış çubuğu bulundu

Barış çubuğu bulundu. Devletin naziresine iaşe nazırı tevellüsü hak ile hüsran eden barış çubuğu bulundu! Devletin bekasını...
Ne ise, Mütevellit devlete kafa tutan barış çubuğunu tüttürmeye koyuldu şahıs, ki birey yerinde sayan bir adamotudur. Adam otu kafa yapmaz, koklayanı güzelleştirir ama moliere tiyatrosu gibi değildir. İcab etti uzağa salınalım, kasaba köy dolaşıp altından bir koyun arayalım. Daha ayrıntısal metaforlara girme, beni tiksindiriyorsun dedi, gönülkor bestekarın biri. Hudutladım seni kaotik olan köşeye ki çükünü kesmem için birkaç kirve tutmam gerekti. Ama gel son olmasındı bu, çünkü gitarın 6 teli vardır 6sı da birbirinden saçmadır. Kalından inceye dizilse insan böyle tını veremezdi kim dedi ki belki ondandır.