14 Haziran 2010 Pazartesi

fahişenin fahiş hiçi

acımak demişti geçen gün yaşlı kadın suratıma karşı yüzündeki tüm çizgileri ekşiterek. oysa ben ölmüş bir karganın pençesinde can çekişen solucana acırım. bu kıyafetler benim değil hayır! götürün bu fahişeyi yanımdan artık. gözleriyle okşuyor beni şehvetli dudak kıvrımlarından zürriyet akıyor. iğreniyorum! ah hüzünlü böcek, işlediğin tüm cinayetleri riyaziyeleştirmekten vazgeç! geriye dönüş ya da pişmanlık mutfaktan çaldığın peynir kırıntısından daha gerçekçi değildir. üstelik faraziyeyi de senden öğretmişken sol kaburgamdaki ezik kemiğin üstündeki bene. işte ben en çok o benim.

13 Haziran 2010 Pazar

4

Şimdi bırakın tantanayı canım, saat 4 olmuş çeneyi geçmeye hazır yatağa kokusunu salmış uyku, ter ağır bastırır ki gördüm penceren açık. Ben önceleri bir şeyler ısmarlardım. Eve birileri gelsin diye, sonra bu melankoliyi kaldıramamış olacak ki, rutubet tutuyor duvarlar. Şimdi duvarlar arasında ki bacak boşluğu kadar çatlaklar var. Ben öyle istemedim. Sineklerim uçuşuyorlar küllüğün başında bugün birisi küllüğe kül yerine başka bir şey dökmüş, asetonlu pamuk olsa kokusu genizden geçilmez de, bugün başka bişi dökülmüş bu küllüğe.
Neyse canım bırakın tantanayı bakın saat tam 4 olmuş uykuyu geçmeye hazır. Masal dinleyeceğim ama her zaman giydiğim terliklerimi bulamıyorum. Evimde nereden geldiği belli olmayan mavi büyükçe bir top var. Ben anlamam ama bizim evdeki eşyalar hantal. Yani yorucu.
Neyse canım bırakın gevezeliği bakın saat geç oluyor, oldu bile. iyi geceler.

11 Haziran 2010 Cuma

fayton fenerinden selam bandosu

kavram dediğin benim esrik sakalımdaki beyaz tüy. sınır diyor öteki ve değerler kerhane çarşısında volta atan kedinin işi. ciğere ulaşmak için topluma öykünüş. deleuze kendini pencereden aşağı attı siz ellerinizde anti-depresanlarla ölemediniz. madem bu kadar yiğittiniz ve ölmek kutsandıydı bacak aralarınızdan, hangi marifetsizlik manifestosunun maddesinde soluklandınız? bilişsel olanın içinde saklanbaç, düşünce dediğin yardırmaç olmak zorundadır ki siz skolastik bir evren içinde sokak köpekleri. toplum ampirik bir oluşumdur ve sen kanalizasyon faresi. mülkiyet hırsızlık ama senin gözlerinde dolar işareti bir ev bir araba bir de eşe tav bir aidiyetlik kumkuması. bileklerinden dirseklerine kadar altın bilerzikle donatılmış gelin. mecbur bırakıldığı aidiyetliğin içinde bir çarktır. anne ve baba yoketmiştir çocuğun tüm hayallerini ve ata dediğin senin celladındır. bilmemkaç kilometrekare toprak parçasına aidiyet hissediyorsun kendini yönetecek adam seçiyorsun bir kuvezin içinden ananın vajenindeki bir cenini hayatının yanılsamasına itmek için. jodorowsky diyor ki "benim milliyeitm yok vatanım pabuçlarımdır" sizin burada ne işiniz var? dünyanın bütün salakları hoşgeldiniz. şimdi tözü düşünelim.