27 Nisan 2010 Salı

kısa hikayeler kumkuması

Her gün boğum boğum ilikler geziniyor parmaklara, parmaklar yetiymiş gibi sizdirler. Yani anlayacağın parmaklarım kalın, çok rasyonel çok anlamlı ama geçti be rasyonelin ince tel bağı. Tanrı var yukarıda allah bir iki diye koyun sayıyormuş, gelgelelim intiharı düşünmeye vakti de yokmuş. Öyle bir vakitsizlik benimkisi. Devlet ve yüce anarşi, sistem düzen, beni de vardır düzen ki düzülmenin yoktur kötü bir tarafı, en kötüsü köle olduğunu kabul etmesi insanın ki o da ben de var. Ayaklarımda prangalar, yalan yalvar yakar söğüşledim babamdan parayı, yolum metrobüste söğütlü-çeşme dediler. İnan söğütlerin altındaki çeşmeler hep bir dram uyandırıyor e o da ben de hiç yoktur. Bir neden bulup ötenazi yapmak gerekli, devlet buna bir çözüm getirmeli derken çıktı karşıma sabahattin ali. Artık bıraktım intihar etmeyi.
------
moloz dediğin bu toprak, her ayrıntı ince bir nakış gibi.
nakışı dikizleyen terzi, dönüp bakmaz bir daha ne diktiğine ki zaten sikinde değildir toplu iğnenin elini delmesi. Sonra terziden üç top kumaş al ki üç bilardo topu, zaten bilardo masası faali alandır insan için
İçin niye kayılır diye sor kendine, değil midir birbirine vurdurular her top raptiye,
gibi çakılmış toprağa bir
afişin afişin hemen altında tüyü bitmemiş kertenkele
Rejenere oldum babacığım dediyse de , vardır hep gak sesli gür ve seksi karga
Martı sesini koca delgeçler gibi kumkumas etti, ve terzi yine diktiği kumaşı seç-emedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder